22 Ocak 2011 Cumartesi

GÖRMEMİŞİN KİTABI OLMUŞ -1-









Efendim o görmemiş ben oluyorum. Tahminimce görmemiş Türk evladı olarak benim gösterdiğim tepkiler, kurduğum hayaller ‘’ ilk kitabı çıkan her görmemiş ‘’ için ortak özellikler taşıdığını düşünüyorum. Nasıl keşfedildiğimi eğlenceli bir dille zaten daha önce anlatmıştım’’Vay efendim dayanamayız, kusur etmişiz, bir kere kaçırmış aman kölen kulun olalım Bucera tekrar yayınla ‘’ diyorsanız ahanda buyurun buradan okuyun. http://ortayabunalm.blogspot.com/2010/06/ben-gazinocular-kraliyim-istersen-seni.html

Kitap meselesi ortaya çıkınca; piyango bileti alan, üç beş yudum atınca yanık türkü çığıran her Türk evladı gibi hayal kurdum. Çok meşhur olacaktım, baya havalara girdim ‘’ Şimdi kitabımı okuyanlar ismimi facebooktan aratacak beni bulacaklar.’’Ayy ama ben tanımadıklarımı eklemiyorum ki, ama okuyucu kitlesi bu, eklemesem de ayıp olacak kırılırlar, üzülürler, aman iyi ki kitabı var kıçı kalkmış derler. Hakkımda böyle düşünmelerini istemem ne yapacağım ben?’’ diye hayıflanırken;
Bu derdim kısa sürede çözüldü hatta böyle bir derdim hiç olmadı. Beni bu şekilde bulan okur sayısı iki elimin parmaklarını, tamam bir elimin parmaklarını öfff bir elimin üç parmağını geçmedi, çünkü iki kişi buldu. Onlar da mail atmışlardı kitabımı okudukları ve beğendiklerine dair, koşa koşa ben ekledim ‘’ Amanın okuyucu velinimettir’’ diye.

Bir de çok meşhur yazar olarak nasıl çalışırım hayalim vardı. Türk filmlerinde uçağa binme sahneleri vardır. Hani kocaman şapkalı, LCD televizyon büyüklüğünde, güneş gözlüklü, fularlı kadın başrol oyuncuları. Ben meşhur olunca Polikliniğe öyle gidecektim, hastalarımı bu şekilde muayene edecektim ve şikayetlerini ‘’ Nen var kuzum’’ şeklinde soracaktım ve onlar çok pis şüphelenecekler çok meşhur biri bu galiba diyecekler ama beni yine de nereden tanıdıklarını çıkaramayacaklardı.

Tabii ki buna da gerek kalmadı. Sadece bir adam geldi polikliniğe ‘’ Ayrılıyormuşsunuz öyle mi’’ dedi.
‘’Evet ‘’ dedim. Zannettim ki daha kaynımı, anamı getirecektim size, tüh falan diyecek. Ben çoktan kitap hayalimden vazgeçmişim .
‘’ O zaman ayrılmadan kitabınızı getireyim de imzalayın ‘’ dedi.
Mest oldum, mutlu maymun gibi kalakaldım bir şey diyemeden adam çıktı.
Bir daha da gelmedi zaten iki gün içinde ayrıldım geldiyse de beni bulamadı.

Sonradan anladım ki, her işte olduğu gibi bir şeyin satıp satmaması iyi veya kötü olması ile ilgisi yok reklam ile ilgisi var. Yayın dünyasında kocaman bir tekel var sen ne yaparsan yap o tekelin sunduğunu alıyor büyük çoğunluk.

Bir kere kitapçılar pek getirmiyorlar satmaz diye. Popüler kitaplar zaten çarşaf çarşaf her yerde. Bir de çok satan listeleri yapmışlar millet direk oraya gidiyor. Niye yapıyorsunuz, çok satıyor zaten, bir de öyle reklam yaparsanız tabii daha çok satar. Siz yapsanıza satamayanlar Top 10 listesi hehe zavallılar sıralaması….reklam olsun. Ben insanların içinde iyinin olduğuna inanırım, acırlar, iyi kalplidir benim memleketin insanları. Acırlar ama acırlarken de acıtmayı da severler. Bir de o ‘’Loser’’ lerin ( İngilizcem çok iyi olduğundan değil Türkçe tam karşılığını bulamıyorum ve loser kelimesini sevdiğimden yazdım, hayat karşısında hep kaybeden, her konuda başarısız, silik bunalım tip demek) kitaplarının sıralandığı rafların önüne bir defter koyun. Gelen giden okurlar, bir şeyler yazsın o yazarlar için, moral de olur mesela şöyle.’’ Sorun sizde değil bizde, siz çok iyi bir yazarsınız ama biz okumuyoruz hayvanız biz.
Ya da ‘’ Bir çok yazar veya sanatçı öldükten sonra meşhur olmuş değeri anlaşılmıştır. Hazır kitabınız hiç satmıyorken, bunalımlarınıza bunalım eklemişken, hiç intihar etmeyi düşündünüz mü? Hem dertlerinizden kurtulursunuz hem de kitabınız satar.

Neyse eşim dostum sağ olsun dört bir yandan kitapçılara dağılıp siparişler verdiler. Onlar da bu gazla üçer beşer getirdiler. Ama kitabımı ilk görüşüm, bir alış veriş merkezinde, kitap standında oldu. Hem de kendiliğinden getirmişlerdi. Allah için çok güzel bir duyguydu.’’ Ay koymuşlar kızımı oraya üç otuz paraya satıyorlar ‘’ diye düşümdüm. Çok fazla bakamadım utandım nedense, sanki herkes biliyor .’’ Aa bak kendi kitabına bakıyor diyecekler sandım.’’
Sonraları D&R rastladım üçer beşer ama böyle kitabın ön yüzü görünmüyordu. Düzeltsem ön yüzü görünecek şekilde koysam nasıl utanıyorum elim gitmiyor bir türlü. Etrafa bakınıyorum kimsecikler yok ama eminim sanki düzeltmeye çalıştığım anda, aniden on kişi birden arkamda bitecek deliler gibi bana gülecek alay edecekler ‘’ Ha ha kendi kitabını düzltiyoooo , görülsün satılsın diyeee hahah ‘’ ve ben Hülya Koçyiğit gibi ağlayarak D&R dan fırlayacak taaa yatak odama kadar öyle koşup kendimi yatağa atacağım ve hıçkırıklara boğulacağım. Yapamadım hiç, durun bir kere yaptım galiba ter kan içinde kaldım ve tövbe ettim.


( Eğer Ediz Hun teselli edecekse sebepsiz de ağlayabilirim tabii)

Kitap düzeltme işi pek yapamasam da eğer kitabım varsa kitapçıda, ciddi bir edayla gidip ‘’Acaba bu kitaptan kaç tane geldi kaç tane satıldı diye sorduğum olmuştur’’ Sanki işim gereği piyasa araştırması yapıyormuşum gibi.
İlk eve yakın D&R da sormuştum küçük bir mağaza olduğundan kitaba rastlayınca sevinmiş hemen görevli çocuğa sormuştum.
‘’ Bu kitaptan kaç tane geldi acaba? Kaç tane satıldı ?’’
Çocuğun yüzündeki soru işaretlerinden dolayı da açıklama yapma gereği duymuştum.
‘’Ben kitabın yazarıyım ve bu semtte oturuyorum görünce merak ettim de’’
‘’ Öylemi ‘’ demişti heyecanla sonra arka kapak resmine bakmış dönüp yüzüme bakmıştı. Ben de resimdeki gibi yandan bakış atıp, gülümsemiştim, iyice benzeyeyim diye. Sonra bilgisayara bakmış iki tane gelmiş biri satılmış demişti. Sonra tekrar arka kapak yazısına dönmüş ‘’Aaa siz doktor musunuz? İlk defa buraya bir kitabın yazarı geldi’’ demişti. Sonra elinde benim kitap başka bir işle ilgilenmeye gitmişti de benim aklım kitapta kalmıştı ‘’ koysana oğlum kitabı yerine’’. Belli ki karıştıracak okuyacak sayfalarını eskiyecek sonra da satılmayacak. Çıkamamıştım mağazadan dolanıp durmuştum. Nereye koyacak kitabı , koymayacak mi? Ne güzel görünür yerde duruyordu işte , öfff Sema kızım karıştırdın boş yere ortalığı. Bir daha orada kitabıma rastlamadım, ikinci kitap ne oldu bilmiyorum, soramadım da. Satıldı mı ? Atıldı mı? Bilmiyorum.
İkinci piyasa araştırmam nerdeyse bir faciayla sonuçlanıyordu.

(Fakat çok uzattım onu da ikinci bölümde anlatayım.)

Dip not; Benden daha deli tam manasıyla uçuk kaçık ve komik, sayın kremKaramel Bucera aplanızla röportaj yaptı. Giriş bölümü bana ait değil blog sahibinin hayal gücü ürünüdür. Sorular ve boşluk doldurma kısmı bana ait. O sordu ben cevapladım valla suçsuzum sayın okurlar.http://canisikilanadamingunlugu.blogspot.com/2011/01/berna-pippi-hasmet-aslsnn-kare-as.html

6 yorum:

The İbrahim Ortaç (e.b) dedi ki...

güzel bir macera. bir gün hepimiz yazar olucaz siz öncülerdensiniz:)
en azından egonuz tatmin olmuşsa iyidir. yıllar önce ilk kitabımı arkadaşlarla basıp elden dağıttıktan sonra geri kalan yazdıklarımı pdf yapıp profilime de 7 kitabı var yazmıştım. yazdıklarımı okuyan ve kitabımı arayan bi kaç kişi kitabı değil ama beni bulmuşlar. bi röportaj yaptılar arkasından da ekşi sözlüğe şu notu eklemişler. (kitapları var ama en azından Türkiye'de basılmamış) :P

Sena'nın Düş Bahçesi dedi ki...

bucera abla sen merak etme izmir kitapçılarında ben senin yerine rafları düzeltip ön yüzünü çeviriyorum kitabının :)

Adsız dedi ki...

bende Optimum d&r'da yaptım :D öne çıkardım kitabı.
imzaya ne zaman gönderelim? :D

Bucera dedi ki...

@ Sayın Ortaç
Bu denli sanal olab birinin kitaplrının da sanal olması doğal değil mi ?
Egomu soruyorsan imza günümde mutlu maymul oldum tam manasıyla( egoma da iyi gelmiştir sanırım) o kadar arkadaşım ve sevenim geldi ki ciddi ciddi kalabalık ve kuyruk oldu. sanırım ben orada başladım havalara girmeye :))

@ sena

Düş bahçelerine gark eyledin beni desene İzmir emin ellerde.

@x coach

Aplanız kurban olsun size. Anakar 'da emin ellerde o zaman :)
Ne zaman istersen hazırım imzalamaya.Yıllardır reçete imzalıyorum biraz da kitap imzaleyeyim değil mi?

CEPAYNASI dedi ki...

heyecanla
bekliyorum devamını:))

Bucera dedi ki...

Hehe bekleyin ikinic bölüm bomba