Hey gidi dağ gibi adam, nasıl da topallayarak girdi odama. Elli yaşlarında, boylu poslu ama bakın ki kaderin cilvesi; beli tutulmuştu. Mağrur erkek duruşundan bir şey kaybetmemeye çalışarak ’’Belim tutuldu doktor hanım‘’ dedi, ciddi bir ses tonuyla. Eşarplı karısı ellerini önde kavuşturmuş biraz üzgün, daha çok sıkkın yanında duruyordu.
Görebilir miyim? tam olarak neresi ağrıyor? ‘’diye sorunca, karısı hemen fırladı, yanına yaklaştı, gömleğini yukarı doğru sıyırmaya başlamıştı ki; yaralı bir aslan misali kükredi, kaderin cilvesini yemiş, sakat ama yenilmemiş mağrur hastam. ’’Bıraaakk, yavaş, şimdi daha çok ağırdı, bırak ben yaparım’’ Çok acı çektiği gerçekten her halinden belliydi. Karısı sinmiş, bir adım geriye gitmiş bize bakıyordu.
Çok uzatmama gerek yoktu, baktıktan sonra ‘’Çok ağrınız var sizin, acile geçin bir iğne yapsınlar’’ dedim.
Hani bilirsiniz, karikatürlerde çok kullanırlar ‘’şimdik sıçtık’’ ifadesi veren, zoraki bir gülümseme eşliğinde, eyikiki eyikiki ‘’O kadar bişem yok siz hap verin, ilaç verin geçer, bişem yok benim ‘’ diyordu, sahte, sevimli bir hal takınmıştı, adeta yalvarıyordu. Karısı ile göz göze geldim ‘’Çok mu korkar iğneden’’ dedim.
‘’Evet, çok korkar, siz ona en büyüğünden verin doktor hanım‘’dedi. Gülümsedim, kadına hafiften göz kırptım. Demin karısına horozlanan erkekten eser kalmamıştı’’ eee yaşasın kadın dayanışması, düştün mü elime?’’ diye düşündüm içimden.
‘’Aaa ne oldu size, ay bir iğneden mi korkuyorsunuz? Hay Allah, küçücük çocuklar oluyor, size ne olacak, hem bakın adım bile atamıyorsunuz, iğnesiz olmaz. Hem burada patron benim, ben ne desem o olur. ’’dedim, yarı alaylı yarı otoriter ses tonu ile. ’’Eşiniz size yardımcı olsun, acile geçin hemşire hanımı gönderiyorum.’’ diye ekledim.
Hemşire hanıma ****** ampul yapın dedim. Çok faydalı etkili bir ilaç. Daha önce o iğneyi olanlar çok da can yaktığını söylemişlerdi. Bundan dolayı mı seçmiştim o ilacı? Yok canım sizin içiniz fesat, dedim ya etkili bir ilaç, çok canı yandığından ona çok iyi gelecek. Hem sadece ona değil, karısının da içinin yağları eriyecek, böyle faydalı bir ilacı niye seçmeyeyim?
Aslında bu küçük olayın altında çok derin, psikolojik, sosyolojik dinamikler yatıyor. Tüm bu sebepleri düşünmeden de yapamadım.
Her fırsatta güçlerini, erkekliklerini sergilemekten çekinmeyen bazı beyler, neden küçük bir acıya bile dayanamıyor, dayanmamakla kalmıyor eşlerini de ezmeye çalışıyor? Aslında bu tür erkekler kadınlardan korkuyor, korktukları için eziyorlar. Doğaya dönüp bakın, kedi korktuğu zaman tüylerini kabartıp, cırlamaz mı? Tüm bu korkuları yetmezmiş gibi, toplum da onlara güçlü durmayı, dişisinin yanında zaaflarını belli etmemeyi, korkmuyor gibi davranmayı öğretmiş, Onlar da zayıf görünmektense, zayıf anlarında kükreyerek, korkularını gizlemeye çalışıyorlar. Nasıl korkmasınlar bizden? En başta anlamıyorlar. Kaba kuvvetimiz yok ama garip bir gücümüz var. Kendisi bir beli tutulunca adım atamaz hale gelirken, bu kadınlar her ay, içlerindeki avuç içi büyüklüğündeki yaradan kanıyorlar. Günlerce yaraları kanıyor da genellikle ‘’gıkını‘’ bile çıkarmıyorlar. Avuç içi kadar büyük yaraları ile tarla da sürüyorlar, işe de gidiyorlar. Her ay kanayarak yenileniyor, yeni bir döngüye giriyorlar, belki de yeniden doğuyorlar. Ya hamilelik, doğum? Bir canlı yaratma gücü? Tanrının yaratma gücünün uzantısı kadınlar. Yaradan kadınları seçmiş. Ne büyük üstünlük, ne büyük gurur.Ya doğum? Kadının içinin parçalanması, saatlerce süren çığlık ve kan. Vücudundan parçanın kopması ve en büyük mucize ile yeni bir canlıya dönüşmesi. Doğum sonrası o sonsuz mutluluk ve huzurla aniden o acıdan eser kalmaması?
Görebilir miyim? tam olarak neresi ağrıyor? ‘’diye sorunca, karısı hemen fırladı, yanına yaklaştı, gömleğini yukarı doğru sıyırmaya başlamıştı ki; yaralı bir aslan misali kükredi, kaderin cilvesini yemiş, sakat ama yenilmemiş mağrur hastam. ’’Bıraaakk, yavaş, şimdi daha çok ağırdı, bırak ben yaparım’’ Çok acı çektiği gerçekten her halinden belliydi. Karısı sinmiş, bir adım geriye gitmiş bize bakıyordu.
Çok uzatmama gerek yoktu, baktıktan sonra ‘’Çok ağrınız var sizin, acile geçin bir iğne yapsınlar’’ dedim.
Hani bilirsiniz, karikatürlerde çok kullanırlar ‘’şimdik sıçtık’’ ifadesi veren, zoraki bir gülümseme eşliğinde, eyikiki eyikiki ‘’O kadar bişem yok siz hap verin, ilaç verin geçer, bişem yok benim ‘’ diyordu, sahte, sevimli bir hal takınmıştı, adeta yalvarıyordu. Karısı ile göz göze geldim ‘’Çok mu korkar iğneden’’ dedim.
‘’Evet, çok korkar, siz ona en büyüğünden verin doktor hanım‘’dedi. Gülümsedim, kadına hafiften göz kırptım. Demin karısına horozlanan erkekten eser kalmamıştı’’ eee yaşasın kadın dayanışması, düştün mü elime?’’ diye düşündüm içimden.
‘’Aaa ne oldu size, ay bir iğneden mi korkuyorsunuz? Hay Allah, küçücük çocuklar oluyor, size ne olacak, hem bakın adım bile atamıyorsunuz, iğnesiz olmaz. Hem burada patron benim, ben ne desem o olur. ’’dedim, yarı alaylı yarı otoriter ses tonu ile. ’’Eşiniz size yardımcı olsun, acile geçin hemşire hanımı gönderiyorum.’’ diye ekledim.
Hemşire hanıma ****** ampul yapın dedim. Çok faydalı etkili bir ilaç. Daha önce o iğneyi olanlar çok da can yaktığını söylemişlerdi. Bundan dolayı mı seçmiştim o ilacı? Yok canım sizin içiniz fesat, dedim ya etkili bir ilaç, çok canı yandığından ona çok iyi gelecek. Hem sadece ona değil, karısının da içinin yağları eriyecek, böyle faydalı bir ilacı niye seçmeyeyim?
Aslında bu küçük olayın altında çok derin, psikolojik, sosyolojik dinamikler yatıyor. Tüm bu sebepleri düşünmeden de yapamadım.
Her fırsatta güçlerini, erkekliklerini sergilemekten çekinmeyen bazı beyler, neden küçük bir acıya bile dayanamıyor, dayanmamakla kalmıyor eşlerini de ezmeye çalışıyor? Aslında bu tür erkekler kadınlardan korkuyor, korktukları için eziyorlar. Doğaya dönüp bakın, kedi korktuğu zaman tüylerini kabartıp, cırlamaz mı? Tüm bu korkuları yetmezmiş gibi, toplum da onlara güçlü durmayı, dişisinin yanında zaaflarını belli etmemeyi, korkmuyor gibi davranmayı öğretmiş, Onlar da zayıf görünmektense, zayıf anlarında kükreyerek, korkularını gizlemeye çalışıyorlar. Nasıl korkmasınlar bizden? En başta anlamıyorlar. Kaba kuvvetimiz yok ama garip bir gücümüz var. Kendisi bir beli tutulunca adım atamaz hale gelirken, bu kadınlar her ay, içlerindeki avuç içi büyüklüğündeki yaradan kanıyorlar. Günlerce yaraları kanıyor da genellikle ‘’gıkını‘’ bile çıkarmıyorlar. Avuç içi kadar büyük yaraları ile tarla da sürüyorlar, işe de gidiyorlar. Her ay kanayarak yenileniyor, yeni bir döngüye giriyorlar, belki de yeniden doğuyorlar. Ya hamilelik, doğum? Bir canlı yaratma gücü? Tanrının yaratma gücünün uzantısı kadınlar. Yaradan kadınları seçmiş. Ne büyük üstünlük, ne büyük gurur.Ya doğum? Kadının içinin parçalanması, saatlerce süren çığlık ve kan. Vücudundan parçanın kopması ve en büyük mucize ile yeni bir canlıya dönüşmesi. Doğum sonrası o sonsuz mutluluk ve huzurla aniden o acıdan eser kalmaması?
Nasıl korkmasınlar, öyle mükemmel bir canlı var ki karşılarında, korkuyorlar, korktukça da tüylerini kabartıyor, kamburlarını çıkarıyor ve dişlerini gösteriyorlar.
14 yorum:
haklısın bucera ama biz erkeklerin bu şekilde zaaflarımızı göstermemekte kadınların hiç mi payı yok acaba?ben kaç yerde okumuşumdur kadınlar güçlü erkeklerden(fiziksel anlamda söylemiyorum,yada hem fiziksel hem
düşünsel-duygusal manada söylüyorum),kendisini koruyabilecek olan erkeklerden hoşlanır sığınabileceği bir liman arar diye.bu da bence bir etken...kadınların güçlülüğü konusunda ne söylesen az.hakikaten garip bir güçleri var ve bunu sır gibi saklamaya da devam ediyorlar...:)
Merhaba
Bende ödülün var.
Uğrayıp alır mısın?
<:))
@ bad-ı saba
Haklısın kadın güçlü erkek ister ki; yavruları da güçlü olsun hayatta kalsın....
Asıl sorun ne biliyor musun? Güçlü olmak ile güçlüymüş gibi olmak arasındaki farkta.''miş'' gibi olmak hali sorunlu insanlar yaratır dürüstmüş gibi davranmak,güçlüymüş gibi durmak......
Erkek dediğin zayıflıklarını kadınla paylaşabilecek kadar güçlü ve özgüvenli olmalıdır.Başını bir omuza dayayabilecek ve 4-5 damla göz yaşı akıtabilecek kadar yakın ve duygusal.Ayağa kalktığında ise omuzlarını dik tutacak kadar güçlü .O kadar güçlü olmalı ki omuzuna yaslandığı kadın bile unutmalı o göz yaşlarını ta ki bir daha gözyaşı dökmeye başlayıncaya kadar,sevdiği ilk defa göz yaşı döküyormuş gibi sessiz derin paylaşmalı susmalı kadın o şekilde destek olmalı .Erkek tekrar ayağa kalkarken iksi de unutmalı olanları sadece aralarındaki bağ güçlenmeli onlar bile fark etmeden.
Kadın ise hüüüüü diye her şekilde kocasına koşabilir baymamak ve uzatmamak şartı ile :)))
Erkekler seven bunu :)
@ Mayri
Ay almam mı?
Bayılırım çok teşekkür ederim ...
sayın yetenekli blogger Mayri
Bucera az değilsin sen, koca adamı nasıl hale sokmuşsun, korkulur senden valla :) umarım bir hasta olarak sana denk gelmem, dermişim :P
Gene harika bir yazı olmuş, sana Elif Şafağ'ın bugün habertürk gazetesinde yayınlanan bir yazısını okumanı tavsiye ediyorum.
Sevgiyle...
Kadın dayanışmasına bayıldım :))
1 Ay kadar önce oğluma aşı yaptırmamız gerekiyordu. Ona örnek olması için doktorunun aşı olması yolunda telkinde bulunmasına da güvenerek dedesine ' Hadi önce sen ol' dedik.
Sonuç: Dedemiz 'Ne aşısı yaa' diye mekanı terk ederken kahraman annem nam-ı diğer Korkusuz Anneanne dudaklarını dişleyip kolunu sıvayı verdi hemşire hanıma :))
Oğlum ise bu sahneyi umursamadığı gibi çığlığın dozunu o kadar abarttı ki tüm hastane başımıza toplandı :)
Son söz: Erkekler büyümez :))
Sevgiler
@ sokak kedisi
Aynen yazımı anlatan örnek vermişsin bir iğneden bile ödleri kopuyor koca bebeklerin :)
Sevgili Katran Karası
İstabul'daki her devlet hastanesi veya devlet hatanesine bağlı her poliklnikteki doktor ben olabilirim....
Sen İstanbul'da olmadığına göre rahat ol....
Yazıyı da merak ettim şimdi bakıyorum
sevgiyle ve en önemlisi sağlıkla kal arkadaşım
benim eşim omzuma dayanıp ağlayacak güçte bir insandı ama rabbim dostumu,hayat arkadaşımı ilk ,tek ve sonsuz aşkımı benden alalı bügün tam sekiz sene oldu. ALLAH KİMSENİNCAN YOLDAŞINI YANINDAN AYIRMASIN.Biliyormusunuz neye özenirdim hep yolda beraber yürüyen tinton teyze ve amcaya..sevgiler
Kelimelerin kifayetsiz kaldığı anlar ölümün karşısındaki anlardır.....
Duanıza amin demek ve size sabır dilemek dışında elimden bir şey gelmiyor.
Sevgilerimle
Arkadaşım yıllar sonra seni yeniden bulmak ve yeniden keşfetmek ne kadar güzel.' HEY GİDİ DAĞ GİBİ ADAM!' adlı hikayenin yorum kısmına gönülden katılıyorum......
Ben de bir gün 'BİR DELİ BANKACININ DELRDİĞİ ANLAR' ı yazsam diye hep düşünmüşümdür. Akıl sağlığım hala elveriyorken başlasam iyi olur, yoksa beni de arabana atıp acile taşıman gerecek bir gün......
Canım dostum yeni bir hayata ürkek adımlarla çocuk yüreğimizle beraber adım atmıştık.Çok zaman geçti aradan yıllar sonra sanal da olsa tekrar buluştuk.
Blog dünyasında da neden beraber yürümeyelim? Aç arkadaşım aç bir sayfa, seni de okuyalım
Hello. And Bye.
Yorum Gönder