16 Nisan 2013 Salı

FAZIL SAY, ÖMER HAYYAM, NAZIM VE DAHA BİR SÜRÜ ŞEY


‘’Korkuyorlar’’ isimli şarkıyı ilk dinlediğimde Edip Akbayram  ‘’Robson inci dişli zenci kardeşim ‘’ diyordu.

Lisedeydim o zaman ne bunun bir Nazım Hikmet şiiri olduğunu ne de Robeson’un kim olduğunu biliyordum, şarkı güzeldi Edip Akbayram’ın sesi zaten nefis.
Yıllar içinde sözleri Nazım Hikmet şiiri olduğunu öğrendim.
Robeson Nazım Hikmet’in serbest bırakılması için dünya çapında kampanya başlatmış ve   onun şiirlerini bestelemiştir.

Peki Paul Ley Robeson kimdi ?

Köle kökenli fakir bir aileden gelen Robenson başarılı okul hayatına rağmen hep ırkçılık ile karşılaştı. Okul hayatı başarı hikayeleri ve belgeleri ile dolu olan Robenson , Hukuk fakültesinden mezun olup baroya seçilen ilk siyah oldu.

Ömrü boyunca ırkçılıkla savaştı müzik gurubu kurdu,yazarlık yaptı, sivil toplum kuruluşlarında önderlik yaptı,  Shakespeare ‘in Othellosunu bir zenci olarak oynayarak oyuncu olarak da kendini ispatladı Ku KLux Klan tehditleri aldı hatta bir konserinde Ku Klux Klan tarafından linç edilmekten son anda kurtuldu.

Ama doğru bildiklerini savunmakta ve ezilenlerin yanında olmaktan hiç vazgeçmedi.

Ne güzel yazmıştı Nazım

Bize türkülerimizi söyletmiyorlar Robson*
İnci dişli, zenci kardeşim,
Kartal kanatlı kanaryam.
Türkülerimizi söyletmiyorlar bize,
Korkuyorlar Robson
Şafaktan korkuyorlar,
Görmekten,
Duymaktan,
Dokunmaktan korkuyorlar
Yağmurda çırılçıplak yıkanır gibi ağlamaktan
Sımsıkı bir ayvayı dişler gibi gülmekten korkuyorlar
Sevmekten korkuyorlar, bizim Ferhat gibi sevmekten
Sizin de bir Ferhatınız vardır elbet
Robson, adı ne
Tohumdan ve topraktan korkuyorlar
Akan sudan ve hatırlamaktan korkuyorlar
Ne iskonto, ne komisyon, ne veda isteyen bir dost eli
Sıcak bir kuş gibi, gelip konmamış ki avuçlarının içine
Ümitten korkuyorlar Robson, ümitten korkuyorlar ümitten
Korkuyorlar kartal kanatlı kanaryam
Türkülerimizden korkuyorlar.

NAZIM HİKMET


Amin Maalouf en sevdiğim yazardır, onun Semerkant isimli romanını okuyunca sadece rubailerini bildiğim Ömer Hayyam’ı tanıma fırsatım oldu. İkinci kez Semerkant isimli romanını okurken uçaktaydım, yüreğim pır pırdı çünkü Özbekistan’a oradan Semerkant’a geçecektim ve Ömer Hayyam’ın ayak bastığı topraklara bin yıl sonra ayak basacaktım. O uzun uçak yolculuğu boyunca gözüme uyku girmemiş ve okumaya başladığım romanı yarılamıştım, tamamını ise orada bitirdim.

Ömer Hayyam’ın bilinenin aksine çok az rubaisi vardır çoğu ona mal edilmiştir şairliği dışında matematikçi, filozof ve astronomdur.

Onun felsefesini anlamamız için Vikipediden bu alıntıyı yapmak istiyorum;,

Rubaîlerinde; dünya, var oluş, Allah, devlet ve toplumsal örgütlenme biçimleri gibi hayata ve insana ilişkin konularda özgürce ve sınır tanımaz bir şekilde akıl yürüttüğü görülmektedir. Akıl yürütürken ne içinde yaşadığı toplumun ne de daha öncesi zamanlarda yaşamış toplumların kabul ettiği hiçbir kurala bağlı kalmamış, kendinden önce yaşayanların insan aklına koymuş olduğu sınırları kabullenmemiş, bir anlamda dünyayı, insanı, var oluşu kendi aklıyla baştan tanımlamış; bu nedenle de çağını aşarak "evrenselliğe" ulaşmıştır. Ancak unutmamak gerekir ki Hayyam'ın yaşadığı dönem, kendisi gibi çağları aşan ve tarihin gördüğü en büyük düşünürlerden birini yaratacak sosyo-kültürel altyapıya sahipti. Kendi tarihinin belki de en aydınlık dönemlerini yaşayan İslam dünyasında felsefenin hak ettiği ilgiyi gördüğü, Selçuklu saraylarında ise sentez bir Orta Doğu kültürü (Türk-Hint-Arap-Çin-Bizans) oluşmaya başladığı bir dönemde yaşayan düşünür, böylece nispeten yansız ve bilimsel bir öğrenim görmüş, Müslüman fakat felsefeyi günah saymayan bir toplum içinde özgürce felsefe ile ilgilenebilmiştir.



Gelelim yakın tarihimize;

Erdoğan 12 Aralık 1992 Siirt’te yaptığı bir konuşmada bu şiiri okur;
Minareler süngü, kubbeler miğfer
Camiler kışlamız, mü'minler asker
Bu ilâhi ordu dinimi bekler
Allahu Ekber, Allahu Ekber.

Alkışlar kopar, Erdoğan büyümeye başlar ve o zamanın iktidarı Erdoğan’dan korkar, adil ! yargılanır ceza alır.

Yıl 2013 Fazıl Say Hayyam’ın olduğu düşünülen bir rubai paylaşır ve  adil ! yargılanır.
Fazıl Say 10 ay ceza alır ne tesadüf Reccep Tayyip de 10 ay almıştı.

Zamanenin mazlumları mezalim olmuştur yoksa iktidar olmak demek mezalim olmak mı demektir ?

Ama düşünmeden edemiyorum korktuklarınızı zulüm ederek yok edemezsiniz güçlendirirsiniz bunu en iyi siz bilirsiniz?

Korktuğunuza göre bu iyi bir şeydir çünkü tarih tekerrürden ibarettir.

O zaman Edip Akbayram’dan dinleyelim;

Hiç yorum yok: