30 Temmuz 2012 Pazartesi

ADALET HERKESE LAZIM


Adalet; kurumlar, partiler dernekler , dergahlar, cemiyetler üstü olmalı aynı sağlık gibi. Bir hekim nasıl karşındakinin dini siyasi görüşüne göre işini davranışını değiştiremezse adaletten sorumlu kurumlar da değiştirmemeli.
Sağlık ve adaletin temsilcisi kurumlar en hassas kurumlar sanırım.
İki kurum da onarılmaz izler bırakır bedende de ruhta da.

Adalete inancını yitiren insanlar kendi adaletini aradıkça toplum düzeni bozulur. Bu husus göz önünde bulundurulduğunda, adaletin temsilcisi kurumlar hekimlikten bile daha hassas görev üstlendikleri bilincine varmalıdırlar.

Kişiye zarar veren hekim ( bu genelde malpraktistir kesinlikle karşındakinin statüsüne, inancına veya siyasi görüşüne göre zarar vermemiştir) sadece o kişiye ve de ailesine zarar vermişken, adaletten yoksun adalet temsilcileri tüm toplumu yaralar. İnsanların adalete inancını yitirmesi büyük sosyolojik bir sorundur.

Ülkemizde adalete inancımız zayıflıyor bununla beraber kendimizi huzursuz ve güvensiz hissediyoruz aynı zamanda kendini belli bir siyasi partiye/ guruba/ cemiyete ait hisseden bu ülkenin yarısı bundan belki de o kadar rahatsızlık duymamaktadırlar.

Ama unutmayalım adalet herkese lazımdır, eğer o ‘’ şanslı’’ topluluk çok büyükse o topluluk kendi içinde daha şanslılarını yaratacak ve başta umursamadıkları adaletsizlik eninde sonunda kendilerini de vuracaktır.
Genelleme yapmak yanlıştır ama istisnalar genellemeyi bozmaz diyerek öyle olmayan polis memurlarını tenzih ederek genelleme yapacağım.

Adaletin bir çeşit temsilci kurumu olan ve halk ile birinci dereceden temas halinde olan polis teşkilatımızın iktidar/ bazı kurumlar ile yakın ilişkisi artık aşikar
.
Bugün sanal ortamda fotolar yazılar gırla gidiyor. Milletvekilinin oğlu karakola gelip polisleri el pençe dizdirip teşhis ediyor, polislerin apoletleri sökülüyor v.s…. okumadıysanız okuyun.

Bu kurum değil miydi haksızlıklar karşısında susan? Hrant cinayetinde yeterince önlem almayıp katilini kahraman gibi ağırlayan, şort giydiği için tartaklanan genç kızın şikayetini karakolda ciddiye almayan, dayak yiyen kadını azarlayıp tekrar evine yollayıp ölümüne neden olan, başka bir kadını sadece gece kulübünde çalışıyor diye kendinde tekme tokat dövme hakkı gören.Hatırlayamadığım için sıralayamadığım ya da basına yansımamış nice haksızlık….

Bugün polislerin karşısına,  iktidardan yana daha güçlü ya da şanslı biri çıktı, milletvekilinin oğlu o kendi adaletini gösterdi onlara karşı. Daha doğrusu bu sistemin adaletsizliğini.

Şimdi kendilerini ait olmadığım o yüzde elliye seslenmek istiyorum, işinizi yaparken din/dil/ırk/inanç/ ayrımı yapmayın aynı hekimler gibi. Adalet herkese lazımdır size de bize de. Sizden olmayanlara karşı yapılan haksızlıklara ortak olmayın, susmayın.
‘’ Gün gelir devran döner’’ demiyorum gerek yok,  her zaman daha bir güçlüsü daha  bir torpillisi canınızı yakabilir .
Adalet yoksa bunun sonu yok.
Ne malum şimdi de o milletvekili oğlunun toplumdaki tepkilerden dolayı AKP den fırça yemeyeceğine.
‘’Ya en tepedekiler ne olacak ? ‘’ diye sorarsanız. Aklıma bu cümle gelir hep’’Çok böbürlenme padişahım senden büyük Allah var’’

Dip not; Uzun süredir yazmadığım için merak edip mesaj yazan dostlarıma teşekkür ederim. Mizah yazmayı severim ama bir türlü yüzümüz gülmediğinden olsa gerek yine mizah yapamadım. Bucera aplanızı bu tür yazılarla da sevin dostlar.


9 yorum:

Adsız dedi ki...

Bu haberi ilk gördüğümde/izlediğimde şaşırdım. Üzülsem mi ya da sevinsem mi diye düşündüm. İşçiye, memura, öğrenciye, taraftara, çevreciye, sınav mağduruna, memleketimdeki HES protestocusuna kısacası gücünün yettiği herkese ağzından salyalar saçarak zulmeden, yaptığı zulümleri sosyal paylaşım sitelerinde "dewrem, dewrem" diye pişkince ve pislikçe reklam eden tipler geldi aklıma... Ben de sevinmeye karar verdim. Teşhir edilen tipler de muhtemelen önce mebusun oğluna sataşmışlar ve baltayı da taşa vurdular. (olay, bir kantinde patlamış, kantinciye sataşmışlar, kantinci de "siz benim burada bu işi yaptığıma bakmayın, ben belalı adamım" gibisinden şeyler söylemiş) Özetle, "dinsizin hakkından, imansız gelir" diyen, ne güzel demiş... Saygılar...
(ben de artık muhafaza"kâr" tipler gibi olup rövanş zihniyeti güdeceğim)

Burak

huzur dedi ki...

Cok guzel bir konuya deginmissiniz ki yazilarinizi da keyifle okuyorum. Sahsim adina tesekkuru borc biliyorum size.

Cok haklisiniz, insanin son zamanlarda yuzu hakikaten "hakikatlere" gulemiyor. Bugun "Ankara'da dayin var mi?" tabiri maalesef daha bir anlamini icsellestirmis durumda ulkemizde. Bir egitimci olarak, ayni zamanda da ulkemizin yaygin dinin vermis oldugu ilk emir olan "oku"manin, daha da onemlisi "okudugunu anlamanin" onemini bir kez daha belleklerimize kazimamiz gerekiyor.

Bucera dedi ki...

@ sevgili huzur hoş geldin sefalar getirdin. Bu tür olumlu geri bildirimler yazma şevkimi artırmakta teşekkür ederim. Bi de diyorum düşüncelerimizi doğrularımızı bizim gibi düşünmeyenlere de aktarabilsek ki bu durumda sizlere çok iş düşüyor.
sevgilerimle


@ Adsız
Yaşadıklarının yanında sadece rövanş zihniyetini güdüyorsan sabırlı adamsın vesselam derim sana.
Öpüldün Burakcac

huzur dedi ki...

Bir arkadasim bahsetmisti sizden, yazilarinizin cok guzel oldugundan ve hatta kitabinizi size imzalattigindan. Hemen okumaliyim demistim, kitabiniz henuz mevcut degil bende; ama en yakin zamanda tedarik edecegimden emin olabilirsiniz.

Gercegi anlatmak diyorsunuz, haklisiniz; ama Aziz Nesin'in lafini onaylamak zorundayim maalesef. Yurdum insani tembellige o kadar alismis ki okumak ve bir seylerin yolunda gitmediginin farkinda olmak, o rahatsiz edici duyguyu yasamak bile agirina gidiyor. Aciklamaktan vazgecmedim, dilerim vazgecenler guruhuna dahil olmam...

Her daim ozverili yazilarinizi okumak dilegiyle..

Saygi ve sevgiler...

Bucera dedi ki...

Vay be demek arkadaşım/ tanıdığım olmadan da beni tanıyan kitabımı imzaladığım birileri varmış, yoksa yoksa ben meşkur mu oluyorum :) Şaka bi yana imza günümde gelenlerin çoğu dostlarımdı sağ olsunlar yalnız bırakmamışlardı ama arada sizin arkadaşınızın da olması ne güzel. Selamlar efendim kendisine

R.Erkan SEZGİN dedi ki...

Biz Bucera Aplamızın her yazısını severek okuruz:)) Ancak bu yazının mizah yazısı olmadığına katılmıyorum. Hep başkalarını elde numara teşhis ettiren polislerin ellerinde numara, sökülmüş apoletleri ile sıraya dizilmeleri mizahın ta kendisi bence.
Bucera Apladaki mizahçı gözü gayet güzel yakalamış olayı...

Adsız dedi ki...

https://www.facebook.com/photo.php?v=403465669710200


Buyrun, adamlar belki empati yaparlar dersin ama aynı tas, aynı hamam... 12 Ağustos günü sokak ortasında polis tarafından öldürüldü.
(Baştan uyarayım, videoda polisin kurşun sıkma anı ve sonrasında edilen küfürler var, belki izleyemezsiniz.)

Bir de bunu destekleyen vatandaşlar var ki... Ulan bu tiplerin alayına ıslak odunla dalasım var. Bir insan nasıl olur da devletin kendisi gibi bir vatandaşa zulmetmesinden zevk alır. Vatan yerine konulan ve gereksiz yere halk geleneğimizde kutsallaştırılan "Devlet Baba" miti...

Her yerde, her gün, her saat, her dakika ve her saniye A.C.A.B.

SOPASINI SAKLAYAN ADAM dedi ki...

HAVA ÇOK SICAK.GÜNEŞ YAKIYOR.OYSABEN ÜRPERİYORUM.İÇİM TİTRİYOR.PARMRKLARIM BÜZÜŞMÜŞ ;KALEM TUTMAK TUŞLARA DOKUNMAK İÇİMDEN GELMİYOR.ESAD.CEMİL DAVUT VE NE YAPTIKLARI BENİ ŞUAN İLGİLENDİMİYOR.TEK DÜŞÜNCE BENLİĞİMİ SARMIŞ DPLANIP DURUYOR ORDAN ORAYA,;BUDA GEÇECEK Mİ ,HASARSIZ ATLATABİLİRMİYİZ? KOLAY GELSİN O ZAMAN......

Adsız dedi ki...

adalet varmı???veya;hastahaneye gittiğinizde,sizinle tam ilgilenecek dr.varmı?her iki camiadaki yeminine sadık olanları ayrı tutuyorum.