Bu dizeler yazar şairin mezar taşında, Ahmet Hamdi Tanpınar kendine ait dizelerle
karşılar bizi aşiyan mezarlığında.
Ben de çok severim bu şiiri sanki hep beni anlatır zaten
hayatı şair tadında yaşayanların kadim muamması değil midir zaman?
Sıkça gözlerim bir yere dalınca bu zamanda yaşamadığım
hissime kapılırım özellikle de küçük oğlumun saçlarını okşarken ya da beraber
bir şeyler yaparken.
Ben ölmüşüm ve oğlum da yaşlanmış, çocukluğunu düşlüyormuş
anılar canlanıyormuş zihninde ve şu an aslında on anmış gelecekte kurulan bir
hayalmişiz biz.
Ve uzay belgesellerinde evren ve zaman eğilip bükülürken her
şeyi dümdüz algılayıp bir doğruya oturtmamız ne kadar doğru olabilir ki ?
Eğer ben o anı gelecekte kurulmuş bir hayal gibi
hissediyorsam neden olmasın?
İki gün önce doğum günümdü, doğum günümden bir gün önce de
göz kontrolümde göz içi basıncım yüksek çıktı glokom sayılırım, annemin
hastalığı bu, fakültedeyken teşhis konulmuştu ne üzülmüş ne koşturmuştum.
Biraz önce fakültedeki en yakın arkadaşımla konuştum
diplococumla 2 gün arayla doğmuşuz fakültede hep beraber kutlardık doğum
günlerimizi.
Poliklinik yaparken hasta yoğunluğundan çok hızlı hareket
etmeye alışmış olan arkadaşımın ayağı yerdeki USG kablosuna takılıp çok fena
düşmüş dudağında dikişler varmış,
’Yeni yaşımıza pek hayırlı girdik arkadaşım
sen glokomlu ben dikişli, daha dün gibi hatırlıyorum annenin göz damlaları için
hemen aşağıya Samatya SSK ya gidip metrelerce ilaç kuyruğu karşısında şaşkına
dönüşümüzü.’’ dedi.
Diplococum dedim’’ Bütün bunlar bir hayal olmasın o yıllarda
ne çok hayal kurar gülerdik senle ‘’mışlı, muşlu’’ cümlelerle yerlere yatardık.
Şu anda senle yine Cerrahpaşanın yokuşunu çıkıyormuşuz ben
koluna girmişim, zira çok yorulmuşum annemin glokom ilaçlarını yazdırıp onca
kuyruğa girip ilaçlarını almışım, hayal kuruyoruz senle;
,’’ Diplococum yıllar geçiyormuş yirmi yıl falan
yaşlanıyormuşuz ben annem gibi glokom
oluyormuşum sen de aceleci bir sakar, doğum günümüzü kutluyormuşuz yine
beraber, senin yüzünde dikişler ben glokomlu’’
Deli gibi gülüyoruz o
yüzünü yamultuyor, ben gözlerimi deviriyorum, Cerrahpaşanın yokuşu da ne yokuştur ama iki genç kız tık nefes neşeli
yokuşu çıkıyor, arkalarından bakıyorum.
Yine çok gülüyoruz sesler bir yokuştan geliyor bir iki
telefonun ucundan, kahkahalar birbirine karışıyor.
O an mı şu an ? Yirmi
yıl öncesindeyiz de bu an mı hayal?
NE İÇİNDEYİM ZAMANIN
Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.
Bir garip rüya rengiyle
Uyuşmuş gibi her şekil,
Rüzgarda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.
Başım sükutu öğüten
Uçsuz bucaksız değirmen;
İçim muradına ermiş
Abasız, postsuz bir
derviş.
Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim.